Üniversitemiz bünyesinde yer alan akademik birimler, Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi, Uygulamalı Bilimler Fakültesi, İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Yabancı Diller Yüksekokulu, İstanbul Gelişim Meslek Yüksekokulu, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu ile birlikte akademik faaliyetlerini sürdüren Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu’nun, bilimsel çalışma alanlarının irdelenmesinin, spor bilimleri alanı ile ilgili doğru bilgilenme açısından yararlı olacağı düşünülmektedir. Bunun derinlemesine açıklanması için daha uzun bir yazı gerektiği bir gerçek olmakla birlikte, ilk çağlardan günümüze kadar olan süreci özetleyerek, günümüzdeki durumu kısaca açıklamak bu yazı için yeterli olacaktır.
Fiziksel hareketlerin milyonlarca yıllık bir geçmişe sahip olduğunu, insanoğlunun varoluşundan itibaren içinde bulunduğu yaşam koşullarından anlamak mümkündür. İlkel insan doğal yaşam koşulları içinde avını yakalamak ya da yem olmamak için taş, sopa, mızrak, ok vb. kullanmak; kovalamak, kaçmak, yakaladığı ya da yakalandığında boğuşmak, mücadele etmek, tırmanmak, sıçramak, taş atmak zorunda kalmıştır. Sonraki süreçlerde insan mızrak, yay, ok gibi aletler icat ederek onları kullanmayı öğrenmiş ve avcılık, atıcılık, binicilik ve güreş gibi spor dallarının ortaya çıkışı gerçekleşmiştir. Spor avcılık, tarımcılık, site devleti, sanayileşme, feodalizm vb. süreçlerle tarih sahnesine çıkmıştır. Sporun gelişimi, uygarlık tarihini olumlu etkilemiş, avcılık ve savunma amaçlı ok, mızrak, kılıç, cirit’e ek olarak, doğaya hükmetmeyi sağlayacak kızak, kayak, kayık gelişmiştir. Bu süreçte, antik çağdan itibaren özellikle farklı kavimler arasında ve kentler arasında öncelikle savaş ve devamında ise barışçıl koşullarda yapılan yarışmalar spor karşılaşmaları için bir zemin oluşturmuşlardır.
Bu süreçle birlikte ulusal ve uluslararası düzeyde pek çok farklı branştaki alanlarda spor organizasyonları düzenlenegelmiş ve günümüzde de bu organizasyonlar yapılmaktadır. Antik olimpiyatlar, M.Ö. 776 – M.S. 392 yılları arasında dört (4) yıllık aralarla 292 kez yapılmıştır. 1168 yıl süren bu olimpiyatların yapılış nedenleri arasında siyasal, sosyal, kültürel ve dini nedenler sayılabilir. M.S. 394 yılında kapatıldıktan sonra, 1500 yıl kadar yapılamamıştır. 1896 yılından itibaren ise, modern olimpiyatlar, Fransız Baron Pierre De Coubertin’in fikri ve girişimi ile ve amatör bir ruh ile yeniden başlatılmıştır ve dört (4) yılda bir organize edilerek devam etmektedir. Avrupa Şampiyonaları, Dünya Şampiyonaları, Olimpiyatlar gibi büyük spor organizasyonları, ülkelerin hem dünyaya tanıtılması ve hem de ev sahibi ülkelere milyarlarca dolarlarla ifade edilen turistik ve ekonomik girdilere imkân yaratmakta ve ülke ekonomilerine ciddi katkılar sağlamaktadır. Uluslararası spor turizm konseyi’nin (STIC) verdiği rakamlara göre tüm dünyada spor endüstrisi 180 milyar dolarlık bir ticari hacime sahiptir.
Dünyanın pek çok ülkesi ve kenti uluslararası organizasyonları ülkelerine çekerken, o spor olayının doğrudan getirisi üzerine yatırımlar yapmışlardır. Bu organizasyonlar öncesi başta ulaşım olmak üzere pek çok alt yapı ve tesis çalışması yapılmakta ve organizasyonlar için hazırlıklar modernleşme anlamına gelmektedir. Farklı branşlarda yapılan şampiyonaları üstlenmiş ülkelerde gerçekleşmiş organizasyonlara bakıldığında ciddi yatırımlar yapıldığı görülmektedir. Bunlara bazı örnekler olarak, 219 yatırım için 23 milyar Avro’luk harcama, yeni çok amaçlı stadyumlar inşa edilmesi, hava alanları ile yeni oteller, tren istasyonları, ulaşım yolları ile pek çok konferans, seminer ve workshop düzenlenmesi verilebilir.
Bu organizasyonlar aynı zamanda spor bilimcileri için farklı branşlarda yarışan uluslararası düzeydeki performans sporcularına yönelik bilimsel araştırma yapmaları için çok iyi ortamlar ve fırsatlar oluşturmaktadırlar. Sporcuların performanslarını geliştirmek ve bilimsel olarak yönlendirmek için, spor bilimciler, şu alt alanlarda laboratuvarlarda ve alanda araştırmalar yapmaktadırlar: Egzersiz ve spor fizyolojisi, spor sosyolojisi, Spor biyomekaniği ve kinesyolojisi, spor tıp, spor ve egzersiz psikolojisi, spor felsefesi, spor tarihi, rekreasyon, spor yöneticiliği, spor pedagojisi, motor öğrenme, motor gelişim, engellilerde beden eğitimi ve spor. Bu alt alanlar özellikle son elli (50) yıldaki gelişmelerle ortaya çıkmış ve spor bilimlerinin farklı alanlarında eğitim alan gençlere istihdam alanları doğmuştur. Dünyada ve ülkemizde öncelikle kullanılan “beden eğitimi ve spor” ismi bu alanı tanımlamakta artık yetersiz kalmıştır ve yeni bir isim tartışması yapılmıştır.
Önerilen ve farklı ülkelerde kullanılan bazı isimler şunlardır: Hareket eğitimi, kinesyoloji, spor bilimleri, spor eğitimi, fiziksel fitnes, spor, uygulamalı fiziksel bilimler.
Bilim tarihi incelendiğinde, erken çağlardaki ateş, tekerlek, alfabe, rakamlar, kâğıt ve matbaa, tarım ve metallerin gelişimi ile buhar ve elektriğin keşfinin medeniyetin gelişiminde dönüm noktalarını oluşturdukları görülmektedir. Uzaya yönelik keşifler, internetin bulunup yaşamımıza girmesi ve teknolojideki ortaya çıkan hızlı değişim ve gelişmeler, bilimin zirvesini oluşturmaktadırlar. Son yıllarda yaşadığımız baş döndürücü gelişmelerle günlük yaşamımız inanılmaz bir etki altında kalmıştır. İlkel çağlarda yüzbinlerle ifade edilebilecek sürelerde ortaya çıkan gelişmeler, günümüzde yıllar içine sığmış ve bilgiler süratle katlanmıştır. Uçak, radar, atom enerjisi, bilgisayar, lazer ışını gibi modern gelişmeler ile bunların kullanımı ve sağlık bilimleri-tıp alanında ortaya çıkan inanılmaz gelişmeler bizleri şaşırtmaya devam etmektedir.
Farklı bilim alanları ile teknolojideki bu gelişmeler ile bunların uygulamaları, spor bilimlerine de yansımış ve spor bilimciler, bahsedilen spesifik çalışma alanlarında
Spor bilimleri son yüzyılda kendine has bir bilgi birikimi ortaya çıkarmıştır. Spor bilimleri disiplini anatomi, fizyoloji, psikoloji, sosyoloji ve benzeri alanların fiziksel aktiviteye uygulanması değildir. Tersine spor bilimleri, bu ilişkili disiplinlerin uygun yönlerini kendine has bir alan olarak uygular. Spor bilimlerindeki bir lisansüstü öğrencisi bir fizyolog, anatomist veya psikolog olmayacaktır. “Spor bilimleri ile diğer bağlı disiplinler arasındaki sınır nedir?” Sorusunun tam bir yanıtı yoktur. Örnek vermek gerekirse: O2 borçlanmasının nedeni fizyolojidir; O2 borçlanmasının farklı fiziksel performanslardaki etkisi spor bilimidir. Kemikleşme antropolojidir; aynı yaş ve cinsiyetteki erkek ve kızların kemikleşme, gelişme ve büyümelerine fiziksel aktivitenin etkisi spor bilimidir.
Kasların başlangıç noktaları ve yapışma yerleri anatominin konusudur; farklı fiziksel performanslarda yer alan kasların belirlenmeleri spor bilimidir. Kişinin nasıl öğrendiği psikolojinin konusudur; bu bilginin komplike motor performanslara nasıl uygulanabileceği spor bilimidir. Fiziksel uygunluk, sakatlık ve hastalıktan uzak kalmadan daha fazlasıdır; spor bilimci, dayanıklılık ve kuvvet ile ve onların nasıl etkili ve uygun bir şekilde geliştirilebilecekleri ile önem vererek ilgilenir. Farklı geleneksel akademik disiplinlerde olan kişilerin, fiziksel aktivite içinde yer alan bireylerle ilgili çalışmaları önemsiz bulduklarını ifade etmek haksızlık olurdu. Daha ziyade, spor bilimleri dışındaki alanlarda çalışan kimseler için bu konular merkezde olmak yerine daha çok ikinci konumdadırlar. Fizyolog, anatomist ve psikologların, motor performansta yer alan kişiyi tam olarak anlamaları beklenemez. Spor bilimci olmadıkları için genelde, kişinin kassal ve fizyolojik durumu ile fiziksel uygunluk, zihinsel uyanıklık, topluma uyum ve duygusal stabilite ilişkisini çalışmamışlardır. Sağlık için Spor, Fiziksel İnaktive ve Hastalıklar, Kronik Hastalıklar ve Egzersiz, Halk Sağlığı ve Spor gibi konuları çalışan spor bilimciler tarafından, bu alanlarda yapılmış pek çok bilimsel çalışmalar bulunmaktadır.
Yukarda bahsedilen konulara ek olarak, spor bilimleri alanında çalışılan konuların en önemlilerinden birisi de spor eğitimidir. Beden Eğitimi ve Spor en önemli eğitim araçlarından birisidir. “Spor için eğitim” yaklaşımında, eğitim ilkelerinden ve prensiplerinden yararlanılarak spor eğitimi amaçlarına ulaşılmak esastır. Spor amaçtır ve bu amaca ulaşmada eğitim sporun hizmetindedir ve eğitimden yararlanılır. “Eğitim için spor” yaklaşımında ise, spor uygulamaları eğitim amaçlarına ulaşmada kullanılır. Bu açıdan bakıldığında, eğitimin salt zihinsel olması, günümüz insanının eğitilmesinde yetersiz kalmaktadır. Spor eğitiminde fiziksel, zihinsel, sosyal ve duygusal gelişim hedeflenir ve adeta bir sosyal laboratuvardır. Burada performans salt kriterdir ve tepkisel kontroller gerçekleştirilir. Beden Eğitimi ve Spor faaliyetlerinde oyunun kuralları, demokratik yaşamın tarzıdır ve kişinin eğitimine önemli katkılar sunar. Bu uygulamalarda ekonomik statü, kişinin geçmişi, ırkı ve diğer ayrımcı özellikler herhangi bir rol oynamazlar. Kişi yalnızca performansına göre değerlendirilir. Demokrasilerde, sosyal yaşamda da bunu gerçekleştirmek istememiz nedeni ile bu uygulamalar kişide demokrasi bilincini geliştirir. Kurallara uymak, yardımlaşmak ve sağlıklı nesiller ve toplumların