Lisansüstü Eğitim Enstitüsü - lisansustu@gelisim.edu.tr
Memnuniyet ve Şikayetleriniz için   İGÜMER
 Lisansüstü Eğitim Enstitüsü - lisansustu@gelisim.edu.tr

Görsel İletişim Tasarımı (Yüksek Lisans) (Tezli)








 Sanat ve Tasarım Tarihi Dersi'nde Modern Sanat Akımları Denemeleri


İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ), Güzel Sanatlar Fakültesi (GSF) İletişim ve Tasarımı Bölümü öğretim üyelerinden Dr. Öğr. Üyesi Çağlayan Hergül Sanat ve Tasarım Dersi kapsamında yapılan öğrencilerin çalışmalarını değerlendirdi.


2021-2021 eğitim yılının sonuna gelindi. Bir yıl boyunca ilgili olduğumuz Sanat ve Tasarım Tarihi dersimizin de sonuna geldik. Paleolitik dönem insanının mağara resimlerinden ve figürinlerinden günümüze değin sanatın soluksuz serüvenini hep birlikte izledik ve öğrendik. Görsel hafızamızı, sanat tarihinin dönemlerini takip ederek bir hayli zenginleştirdik. Pek çok arkadaşımız, birbirinden farklı bölümlerde olmasına rağmen bu görsel şölenle hayatlarına yeni bir bakış açısı kazandırdı. Bundan sonra sıra, bu tecrübeleri ilerleyen eğitim süreçlerinde değerlendirmeye kaldı.

Tüm bu süreç bir yana, Sanat ve Tasarım Tarihi derslerinde aktarılan bilginin büyük bir kısmının kalıcılığını sağlamak için çeşitli deneysel aktiviteler dönem başından beri düşündüğüm ancak uygulamaya bir türlü fırsat bulamadığım bir konuydu. Uygulama konusunda bir yerde uzaktan eğitimin de imkanları zorladığı açıktı. Ancak ikinci dönemde yüz yüze eğitime devam ettiğimiz İletişim ve Tasarımı Bölümü sınıfımda bunları uygulama fırsatı bulabildik. İlk denememiz Kaan Başhamamcı öğrencimizin Jacques “Louis David’in Sokrates'in Ölümü” tablosunun oldukça başarılı bir dramasını yapmasıydı. Uygulanan dramanın bu akım ve sanatçısının isimlerini hatırlamada oldukça iyi bir pekiştirici olduğunu gördüm. İlerleyen derslerde özellikle modern sanat akımlarına geldiğimizde ise uygulamaya yönelik deneysel bir özgürlüğün olduğunu görerek birkaç çalışma yaptık.

Dada Şiiri Oluşturmak ve Sürrealist Şiir Yazmak

Özellikle 20. yüzyıl sanat akımlarının pek çoğunun merkezinde şairler yer alıyor. Kübizm’de Guillaume Apollinaire, Dada’da Hugo Ball ve Tristan Tzara, Fütürizm’de Tomasso Marinetti, Sürrealizm’de Andre Breton, Louis Aragon ve Federico Garcia Lorca bunlara örnek gösterilebilir. Şiirin resimden ve şairin ressamdan aslında pek farkı olmadığını gösteren bir modern kültür görüyoruz bu akımlarda. Derslerde pek çok kere üzerine ifade ettiğim “Şiir resmin yazıya dökülmüş hali, resim de şiirin çizgi ve renklere bürünmüş halidir.” temasının altında her iki eylemin de metaforlar ve bilinçaltıyla doğrudan bağlı olduğunu deneyimlemeye çalıştık. Buradan yola çıkarak Dada ve Sürrealizm şiirlerinin aslında sanatla doğrudan bir bağlantısı olduğu görülüyor. Bu bağlantı ise “kolaj”… Kübist ressamlarla başlayan bu uygulama Dadaistler tarafından sıkı sıkıya tutulmuştu. Kısaca çeşitli nesnelerin rastlantısal bir şekilde bir araya getirilmesiyle oluşturulan sanatsal bir birleştirmedir bu tarz. Hiçbir anlam kaygısı olmadığı kadar anlam kaygısı da var olan bir türdür. Dada’nın kurucularından Hugo Ball, hiç anlam kaygısı taşımayan şiirleri gündeme getirmişti. “Karawane” şiiri tam anlamıyla bir kolajdı. Gazetelerden vesaire yayınlardan kestiği harfleri rastlantısal bir şekilde bir araya getirerek dizelerini oluşturdu. Bir döneme damga vurmuş bu akım şiirini deneyebilir miydik? Denedik ve ortaya birbirinden renkli şiirler çıktı. Şiirlerin anlamları üzerinde durmadık. Önemli olan o an Dada akımının deneyimlemek ve bu dersteki bilgileri pekiştirmekti. Dada şiirleri oluşturmakla kalmadık bunları okuduk da… Bir diğer şiirimizi Louis Aragorn’un manifestosundan yola çıkarak oluşturduk. Özetle, kelimeler veya mısralar anlamlı olmalıdır ama bunların birbiri arasında herhangi bir bağın olmasının bir önemi yoktur. Bu çalışmada da bir yandan Piet Mondrian’ın De Stilj tazını uygularken bir yandan da ortak bir sürrealist şiir denemesi yaptık.

dada
dadadadadadadadadadadadadadadada
Bir Mondrian Resmi Denemek
 
De Stijl akımını günümüz popüler kültüründe görmek gayet mümkündür. Hatta üniversitemizin yeni dersliklerinde de… Bu canlı devasa kırmızı, mavi, sarı, yeşil renkler çizgilerin sade estetiğine doyumsuz bir renk katıyor. Koridorların ve sınıfların sıradanlığı bir anda kayboluyor. Kendinizi koca bir çizgi üzerinde yürüyor gibi hissediyorsunuz. Bir yerde de sanırım Mondrian’ın hissettirmek istediği tam da buydu. Tabi bu renkleri sınırlandıran nötr renkler vardı. Mondrian siyahı yoğun bir şekilde kullandı. Öğrencileriminiz hazırlayıp getirdiği ana renklerden oluşan geometrik kağıtlar nötr bir zemin olan beyaz üzerine doğaçlama bir şekilde yerleştirildi ve bunlar yine siyah renkli kesilmiş şerit kağıtlarla sınırlandırıldı. Sonuç olarak gayet eğlenceli De Stijl tarzında denemeler ortaya çıktı. 

dersdersdersdersdersdersders

Her Şeyden Önemlisi Bilgiyi Kollektif Bir Hale Getirmek…

Sınıf kolektif bir ortam. Salt bir bellekten bahsedemiyoruz. Sınıftaki bireylerin sayısı kadar farklı bellekten bahsedebiliyoruz. Buradaki öğrenme de kolektif bir öğrenme…. Bu öğrenmeyi anda ne derece çeşitlendirirsek o denli kalıcılığını sağlamış oluyoruz. Sınıflarımızdaki bu etkileşimli eğitim ve uygulama denemeleri ortak bir belleği çeşitlendiriyor ve güçlendiriyor. Dolayısıyla teorik bir dersi fiziki bir formla hafızamızda kalıcı bir hale getiriyor ve edinilen bilgilerin uygulanabilirliği konusunda da bir yerde öğrenciye cesaret veriyor. Bununla birlikte kolektif öğrenmeye sadece eğitici değil öğrenci de dahil oluyor. Bu da öğrenciye sınıfta neden ve ne için var olduğunu düşündürüyor. Kendisinin fiziki ve düşünsel anlamda var oluğunu kavraması öğrenmeyi ve dikkati arttıran bir pekiştirici oluyor.

2023’e doğru yavaş adımlarla ilerliyoruz. Artık önümüzde, geçtiğimiz yıldaki pandemi gibi bir engel yok. Sınıflarımızda olacağız. Sınıf içi etkinliklerimiz daha da yoğunlaşıp çeşitlenecek. Drama, müzik, edebiyat, deneysel sanat uygulamaları gibi daha pek çok aktiviteyle öğrenmeye devam edeceğiz...