Lisansüstü Eğitim Enstitüsü - lisansustu@gelisim.edu.tr
Memnuniyet ve Şikayetleriniz için   İGÜMER
 Lisansüstü Eğitim Enstitüsü - lisansustu@gelisim.edu.tr

Uluslararası Ticaret ve Lojistik (Yüksek Lisans) (Tezsiz)








 Dr. Öğr. Üyesi Ali Çelik ve Araş. Gör. Nuran Akdağ’ın Hazırladığı Makale Bankacılar Dergisi’nde Yayınlandı


Uluslararası Ticaret ve Lojistik Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Ali Çelik ve Araş. Gör. Nuran Akdağ “Ülkelerin Sahip Olduğu Teknoloji Düzeyi Ekonomik Başarının Kaldıracı Mı? Gelişmiş Ülkeler Örneği” adlı makalesi Bankacılar Dergisi Nisan sayısında yayınlanmıştır.


Çelik ve Akdağ’ın yapmış olduğu çalışmada “Pek çok iktisadi düşünce okulu açısından ülkelerin zenginliğinin nasıl sağlanacağı, bu zenginliği hangi araç ve yöntemler ile ölçülebileceği ve kaynakların etkin tahsisi için hangi iktisat politikasının benimseneceği konuları araştırmalarının ana uğrağı olmuştur. Bu doğrultuda, ülkelerin zenginleşme dinamiği çeşitli sektörler temel alınarak açıklanmaya çalışılmıştır. Merkantilist öğreti zenginliğin kaynağını ticaret ve sömürgelerde ararken; fizyokrasi, zenginliğin kaynağı olarak tarım sektörünü öne çıkarmıştır. Sanayi devriminin çocuğu olan klasik okula göre üretkenliğin ve zenginleşmenin merkez üssü ise sanayi sektörüdür. Bu yaklaşıma göre sanayi sektöründeki üretkenlik, ancak ve ancak rekabetçi gücü arttırabilecek teknolojik ve yenilik temelli bir üretim politikası ile mümkündür. Sanayi devrimi ile başlayan ve hızlanan yenilik temelli üretim, kapitalist tarzdaki üretimin yönünü önemli ölçüde tayin etmiştir. Sermayeler rekabetçi güçlerini artırmak ya da korumak için bir dizi üretim politikası ve stratejisi geliştirmek durumundadır. Bunların arasında en önde gelen ekonomi politikalarından birisi teknoloji ağırlıklı bir üretim modelinin benimsenmesidir. Bu süreç, ülkelerin zenginleşme veya ekonomik büyümelerine ilişkin tartışmaları yeni bir eşiğe taşımıştır. Uzun depresyon ve savaş yıllarında rafa kaldırılan ekonomik büyüme olgusu, 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yeniden canlı bir tartışma alanına dönüşmüştür. Bu dönemde, kızışan rekabetin dayattığı yenilik yapma motivasyonu ve Ar-Ge faaliyetlerinin giderek kurumsallaşmaya başlaması teknolojinin gelişme hızının artmasına neden olmuştur.

Günümüzde ise firmalar ya da sermayeler için kar maksimizasyonu gerçekleştirmek, endüstriler için ölçek avantajlarından yararlanarak maliyet minimizasyonu sağlamak, sadece fiyat ve fiyata ilişkin göstergelerle sınırlı kalmayıp, iktisadi ve siyasi kurumların etkinliği, altyapı, demografik koşullar, makroekonomik ortam ve pazarın yapısı gibi faktörleri de kapsamaktadır. Çalışmanın amacı, ülkelerin sahip olduğu teknoloji düzeyinin ülkelerin ekonomik başarılarını (ekonomik büyüme performanslarını) etkileyip etkilemediğini incelemektir. Bu doğrultuda, 15 gelişmiş ülkenin 2000-2018 yılları arasındaki teknolojiye dayalı yatırım ve üretiminin ekonomik başarılarını ne düzeyde etkilediği birbirileriyle bağlantılı oluşturulan üç model çerçevesinde araştırılmıştır. Elde edilen bulgular sonucunda ülkelerin sahip olduğu teknoloji düzeyi ve bu alana yönelik yapmış oldukları yatırımlar, seçilmiş ülkelerin ekonomik başarılarının kaldıracı olduğu tespit edilmiştir. Ekonomik büyüme performansı yüksek ekonomiler izlendiğinde, rekabet güçlerinin ardında yatan en önemli etmenin yeni ürün, yeni üretim bilgisi ve teknolojilinin kullanılmasına yönelik özendirme çabaları olduğu söylenebilir. Bu koşulların nitelikli sonuçlar doğurabilmesi için bilimsel bilginin geliştirilebileceği nitelikli eğitim modelinin yanında işgücü piyasasına teknik bilgi sağlanması amacıyla kurs, seminer ve eğitimler düzenlenmesi, teknoloji temelli üretim için sanayi ile üniversite işbirliğinin sağlanması, makroekonomik ortamın oluşturulması, gerekli altyapı tesislerinin kurulması, bürokratik engellerin azaltılması, nitelikli teknoloji merkezleri ve bilim atölyelerinin oluşturulması için merkezi hükümet ile yerel yönetimler arasındaki koordinasyonun sağlanması, eğiticilerin yenilik yapacak nesiller yetiştirebilecek düzeyde eğitilmesi, çocuklar için okul öncesi dönemden başlayarak soyut düşünme kabiliyetini geliştirebilecek sanatsal aktivite ile birlikte bilim felsefesi veya bilimsel araştırma yönteminin öğretildiği bir eğitim modelinin geliştirilmesinin koşulları oluşturulmalıdır. Fakat toplumun genelinin refah ve mutluluğunun arttırılması için salt büyüme fetiş bir perspektifin yeterli olmadığının bunun yanı sıra üretilen toplumsal zenginliğin dağılımı açısından bölüşüm ilişkilerini gözeten yeni mekanizmaların devreye sokulmasının gerekli olduğu politika önerisi olarak ileri sürülmüştür.”