Lisansüstü Eğitim Enstitüsü - lisansustu@gelisim.edu.tr
Memnuniyet ve Şikayetleriniz için   İGÜMER
 Lisansüstü Eğitim Enstitüsü - lisansustu@gelisim.edu.tr

Görsel İletişim Tasarımı (Yüksek Lisans) (Tezsiz)








 Sanat Tarihçisi Dr. Öğr. Üyesi Çağlayan Hergül “Sağlık Haftasında Sanatın Sağaltıcı Gücü” Hakkında Görüşlerini Paylaştı


İletişim ve Tasarımı Bölümü Sanat Tarihçisi Dr. Öğr. Üyesi Çağlayan Hergül “Sağlık Haftasında Sanatın Sağaltıcı Gücü” üzerine düşüncelerini dile getirdi.


7 Nisan Dünya Sağlık Günü, Dünya Sağlık Örgütü tarafından 1948’de ilan edilmiş olup daha sonra bu özel gün 7-13 Nisan günleri arasında, bir haftayı kapsayacak şekilde organize edilmektedir. Belirlenen günler boyunca dünya çapında sağlıkla ilgili çeşitli organizasyonlar yapılmaktadır. Buradaki asıl amaç, sağlık konusuna dikkat çekip konuya bir duyarlılık oluşturmaktır.
 
Sanat ve bilim ekseninde sağlığın tasviri
 
Sanat ve bilim iç içe kavramlardır aslında. İkisi de ispat derdinde, biri duyguların diğeri düşüncelerin ispatıdır. Sanatçı iç dünyasının ispatı, bilim adamı gözlemlerinin ve deneylerinin ispatı peşindedir. Sağlık alanında düşündüğümüzde yine benzer bir izlenim karşımıza çıkmaktadır. Bunun en dikkat çekici örneğini Leonardo da Vinci bize sunmaktadır. Kendisi bir tıpçı olmayabilir ama insan anatomisi konusunda en erken bilimsel çizimlere sanatçı üslubuyla imza atmıştır. Bir bilim insanı olmayabilir ancak bilimi sanatla buluşturmuştur. Leonardo bir matematikçi de değildir ama sonsuzluk prensibi üzerine ispata yeltenmiş, bilim adamı refleksi gösteren bir sanatçıdır. Benzer bir durumu, Rembrandt Van Rijn’in “Dr. Tulp’un Anatomi Dersi” resminde tıp fakültesinde kadavra incelemesini detaylı bir şekilde tasvir etmiştir. Günümüzde, tıbbi ressamlık hatırı sayılı bir çalışma alanı olarak karşımıza çıkmaktadır.  Bu konuda önemli değerlerimizden biri Prof. Dr. Ahmet Sınav’dır. Bu konuda tam tersi bir bakış açısıyla kendisi bir ressam olmayabilir ama tıpçı kimliğiyle tıbbi ressamdır.
Bu yazımızda sanat ve sağlık bilimi ekseninde, sanatçılık kimliğinden hareketle sağlık kavramının farkındalığına bir pencere açılmaktadır. Açılan pencerede karşımıza sanatçıların sağlık açısından sahip oldukları dezavantajların sanat yoluyla nasıl bir avantaja dönüştüğü görülecektir.


Rembrandt Van Rijn, Dr. Tulp’un Anatomi Dersi, 1632

Realizm sanat akımı, toplumsal gerçekçiliktir. Peki, sanatı icra eden bireyin gerçekliği nedir?
 
Gustave Courbet, realizm akımının isim babasıdır. İlk kez sanatçının her açıdan özgür olması gerektiğini vurgulayan bu ressam, toplumun alt tabakasının da sanata dahil edilebilme doğallığını eserlerinde yansıtmaktadır. Courbet ısrarcı bir toplumcu sanatçıdır. Bununla birlikte diğer mesajı da sanatçının, eserlerine iç dünyasının özgürlüğünü ve gerçekçiliğini yansıtması gerekliliğiydi. İç dünyaların özgürleşmesine yönelik ısrar, İzlenimcilerde ciddi karşılık buldu ve Batı resim sanatında bir dönüm noktasını doğurmuştur. Devrin izlenimci sanatçılarının göz sağlıkları ve görme duyularıyla ilgili ciddi sorunları vardı ama içinde bulundukları akım onların gördükleri gerçeği olduğu gibi yansıtmalarına olanak tanıyordu. Akımın en ünlü sanatçıları, gördüklerini (ya da göremediklerini) olduğu gibi yansıtan sanatçılar olmuştur:  Claude Monet, Paul Cezanne, Pierre Auguste Renoir, Vincent Van Gogh ve Wasily Kandinsky.

 

Claude Monet, İzlenim. Gün Doğumu, 1872
 
 
Peki, sanatta çığır açan bu ressamlar, sağlık ve başarı dengesini nasıl kurdular?
 
Aslında bu sorunun cevabı gün gibi açıktır. O da farkındalıktır, yani kendi sağlık durumlarının aslında farkındalardı. Monet bir katarakt hastasıydı. Farkında olup tedavi görmeyi kabul etmişti ancak ne kadar süredir katarakt olduğu belli değil gibi görünüyordu. Eserlerine bakınca bu rahatsızlığını ne derece sanatına yansıttığı ortadadır. Cezanne ve Renoir’ın miyopi oldukları düşünülmektedir. Her üç sanatçı da görme ile ilgili deformasyonlarının farkındalardı ama sanatlarından vazgeçip kaderlerine razı olmamışlardır. Bununla yaşayıp bilakis toplumun estetik anlayışını da sanatçının bu gerçekliğiyle özdeşleştirmektedirler. Diğer yandan Van Gogh ve Kandinsky’deki durumlar görmeden ziyade nöroloji ile ilişkilendirilmektedir. Van Gogh’un daha farklı psikotik durumları olsa da kendisinin Sinestetik olduğu bilinmektedir. Kandinsky yine aynı nörolojik duruma sahiptir. Her iki sanatçı da kendi nörolojik durumlarını biliyorlardı. Van Gogh bu farkındalığını sanatına yansıtmış ve anlaşılmaya çalışmıştır. Ancak dönemin tıp keşifleri arasında sinestezi yoktur. 1980 yıllarında ciddi çalışmalarla bu durum, bir hastalıktan ziyade bir zekâ çeşitliliği olarak kabul edilecektir. Bilim adamı yanı da olan (hukuk akademisyeni) Kandinsky’de kontrol edilebilir bir farkındalığa dönüşen bu durum ise tam anlamıyla bir avantaja çevrilip soyut sanat dediğimiz ve çağımızda artık dijital sanatta dahi gördüğümüz akımın doğmasını sağladı. 

 

Wassily Kandinsky, İlk soyut sulu boya, 1910
 
Sağlık sorunlarının farkında olup bunu kabullenmek çığır açan bir kişisel devrimdir. Aslında sağlıklı olmak da bu değil midir?
 
Yukarıdaki büyük sanatçılar, doğruyu söylemek gerekirse günümüzün plastik sanatlarında hatta görsel dünyasında farklılığın olabileceğini bize öğretmişlerdir. Bu inkâr edilemez bir gerçektir. Farklılıklarının kaynakları kendi gerçeklerini kabul etmekten gelmektedir. Toplumun büyük bir kısmı bugün hala kataraktı olan kişilere çeşitli yakıştırmalar yapmaktan vazgeçmemektedir. Özellikle sinestetikler ciddi anlamda suskundur. Ancak kendilerinin dilinden konuşunca dökülüyorlar. Bu deneyimleri dinledikçe bir sanat tarihçisi olarak bu beyin yapısına hayran kalmamak elde değil. Richard Kytowic ressam bir arkadaşına yemeğe gidiyor ve “tavuklar istediğim gibi pişmedi çünkü üzerinde halkaları göremiyorum” diyor arkadaşı. Şaşıran Kytowic arkadaşının bir sinestetik olduğunu öğrenmekte ve kendisini bu konuya adamaktadır. Derdi bu tip beyin yapısına sahip insanların normal olduğunu topluma anlatmaktır. Aslında nörolog ve yazar Kytowic, toplumun kendi sağlığının farkına varmasını istemektedir bir nevi. Daha sağlıklı bir toplum olmak için bu devasa organizmanın kendi noksanlığını görüp bununla barışması beklenmektedir.

 
Sağlık, farkındalığı uyandırmak ve kabullenmekle olur. Herkese farkındalıklarla dolu, sağlıklı bir hafta dilerim. 
 
Dr. Öğr. Üyesi Çağlayan HERGÜL