12 Ocak 2024 Cuma
Göç Kavramına Yeni Bir Bakış: İklim Göçmenleri
Bir an için suyunuzun tükendiğini, hiçbir gıdaya erişiminizin olmadığını veya kalacak bir evinizin olmadığını hayal edin. Ne yapardınız?
Göçlerin genellikle savaşlar, yoksulluk, kültürel ve sosyal sebeplerden kaynaklı olduğunu düşünürüz. Ancak iklim değişikliği, insanların evlerini, yaşam alanlarını bırakmak zorunda kalmasına yol açarak, geçmişten günümüze bilinen göç olgusunun yapısını değiştirdi.“ İklim göçmenleri” olarak adlandırılan bu kavram, doğal afetlerden, sıcaklık değişimlerinden etkilenerek göç eden insanlar için kullanılıyor.
The State of Environment kitabının yazarı El-Hinnawi, iklim göçmenleri, “Varlığını tehlikeye atan veya yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyen belirgin bir çevresel bozulma (doğal süreçler ve/veya insanlar tarafından tetiklenen) nedeniyle geçici veya kalıcı olarak geleneksel yaşam alanlarını terk etmek zorunda kalan insanlar,” olarak tanımlıyor. Ne yazık ki bu durumu yaşayan milyonlarca insan var. Uluslararası Çevre Ortaklığı'na (IEP) göre iklim değişikliği ve doğal afetler nedeniyle 2050 yılına kadar küresel olarak 1,2 milyar insanın göçe zorlanacağı tahmin ediliyor.
Gelelim son yıllardaki gelişmelere…Science Advances dergisinde 2017 yılında yapılan bir araştırma 2100 yılına gelindiğinde sıcaklıkların, Hindistan'ın bazı kısımları ve Doğu Çin de dahil olmak üzere bazı yerlerde birkaç saatliğine bile dışarı çıkmanın "en güçlü insanlar için bile ölümle sonuçlanabileceği" noktaya kadar yükselebileceğini ortaya çıkardı. Kasım 2020'de Honduras, Guatemala ve El Salvador'u vuran kasırgalarda, insanlar sağanak yağışlar ve toprak kaymaları nedeniyle evlerini ve geçim kaynaklarını kaybetti. Bu bölgedeki insanlar sınırı geçerek Meksika'ya akın etti ve ardından da Amerika Birleşik Devletleri'ne yöneldi. Afrika Sahel bölgesinde milyonlarca insan, kuraklık ve yaygın mahsul kıtlığı nedeniyle kıyılara ve şehirlere akın etti. Sıcak iklimlerden kaçış, mevcut araştırmaların önerdiği ölçeğe ulaşırsa, bu durum, dünya nüfusunun büyük ölçüde yeniden haritalandırılması anlamına geliyor.
İklim göçlerinin giderek artan bir tehdit haline gelmesi, haritalardaki dengeleri değiştirirken, göçmen karşıtı tepkiler de özellikle milliyetçi hükümetlerin bulunduğu ülkelerde önemli bir sorun haline dönüşüyor. The Center for Climate & Security (İklim ve Güvenlik Merkezi) direktörü Erin Sikorsky, nüfus kırsal alanlardan daha kentsel alanlara doğru hareket ettikçe kilit ülke ve bölgelerde artan siyasi istikrarsızlık riskinin artacağını ve güvenlik kaygılara neden olabileceğini ifade ediyor. Ayrıca daha fazla göçmen alımı, devletlerarası gerilimi arttırarak, sosyal huzursuzluk ve iç kargaşalara neden olabilecek. Erin Sikorsky, sözlerini şu şekilde tamamlıyor. Bu sadece iklim değişikliği değil, iklim değişikliğinin siyasi şiddet, devlet yolsuzluğu ve mevcut istikrarsızlıkla birleşmesi”. Böylece gıda, barınma ve güvenlik gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmasında problem yaşayan iklim göçmenleri, diğer bir açıdan bakıldığında göç etmiş olduğu ülkelerde sosyal huzursuzluğun kaynağı olarak algılanması nedeniyle siyasi anlaşmazlıkların bir unsuru haline dönüşüyor.